3 Aralık 2022 Cumartesi

 TEMEL SANAT KARARLARI - 1

 

Sanat eğitimine nasıl başlamak gerektiği tartışmaları sanat eğitim kurumlarında tutarlı bir biçimde süregelen" sınır tanımayan" tartışmalardır.

Kuşkusuz bu tür kurumlarda resim, grafik, heykel  ya da sinema uzmanlaşma alanlarının eğitiminin nasıl yapılması gerektiği de tartışılır.

 Ancak tartışmalar garip bir şekilde döner dolaşır ve eğitimin temelde yani işin başında nasıl olması gerektiği konusuna gelir.

 Öncelik tasarımda olmak üzere çeşitli sanat ve tasarım dallarının eğitimine  ortak bir başlangıç dersi fikri Bauhaus kaynaklıdır.

 

Bauhaus

Bauhaus'u bugünlerde, büyük kentlerin yeni alışveriş merkezlerinde perde rayı, tutkal ve çivi alınmaya gidilen büyük hırdavatçı marketler ile karıştırmamak için, belki de önce kısaca bu kurumdan söz etmek gerekir.

 Modernitenin deneyselliğe ve soyutlamaya yönelik eğilimlerini içinde barındıran Bauhaus okulu 1919’da Almanya'da Weimar eyaletinde Walter Gropius tarafından kuruldu.

1933 de Naziler tarafından kapatılıncaya değin çok ünlü sanatçı, mimar ve tasarımcıların ders verdiği önemli bir sanat ve tasarım okulu olarak bilinir.

 "Vorkurs ya da Vorlehre" yani sanat eğitiminde bir ön ders fikri Almanya'da Bauhaus öncesi ve dışında başka okullarda da süregelen bir uygulamaydı.

 Ancak o kurumlarda bu derslerin temel amacı sanat ya da zenaat eğitimine başvuran öğrenciler arasında bir ön eleme yapmaktı.

 Bauhaus uygulamada eskiden kalma atölye ve usta çırak ilişkisini sürdürse de en azından çaba düzeyinde yirminci yüzyılın devrimci fikirlerine koşut eğitim sistemleriyle denemelere girişmiştir.

 Literatüre göre Bauhaus'un bu ön "temel sanat eğitimi" dersini farklı kılan ve günümüz temel sanat eğitimi derslerinin kaynağı haline getiren özelliği dersin kuramsal ağırlığıdır.

 O dönemde sanat eğitiminin geleneksel tavırlarına bir başkaldırıyı temsil eden bu yaklaşıma bugünün şartlarında bakıldığında kuramsal açıdan çok sağlam temellendirilemediğini düşünmek mümkün.

 Bauhaus bir yandan radikal bir biçimde sanat ve tasarım eğitiminin başlama dönemi için kuramsal yanı ağır basan, temel ve genel bir ders önerir ve uygularken, dersin iç işleyişi ve eğitimin devamı hala lonca ve akademi kaynaklı geleneksel usta çırak yöntemleriyle sürdürülüyordu.

 Bauhaus'un tarihteki yerinin kalıcılaşmasının temel nedeni büyük olasılıkla okulun sanat eğitimine olan katkısından çok Paul Klee, Vasily Kandinsky, johanrıes Itten, Josef Albers gibi Bauhaus hocalarının ünlü sanatçı kimlikleridir.

 Aradan geçen yetmiş beş yıl, sayısız kuramsal yayın, yaygınlaşan akademik çalışma sonrası bu sanatçıların sanatçı kimlikleri pek erozyona uğramazken, Bauhaus'un temel sanat dersine yönelik kuramsal çalışmaların çok sarih olmadığı ve metafizik alana kaydığına yönelik eleştiriler söz konusu.

Günümüz penceresinden bakıldığında Bauhaus hocalarının atölye içi uygulamalarını olabildiğince sezgisel, zaman zaman naif, biraz da duygusal görünebiliyor.

 Itten'in Vorkurs'un renk dersinde meditatif spor hareketleriyle başlatarak yaptırdığı atölye çalışmaları günümüzde bir üniversite dersi olsa, adı herhalde "zen ve renk" olurdu.

 Joseph Albers de Vorkurs'un ilk dönemlerinde öğrencilerin önüne bir gazete yığını bırakır, bir saat sonra döneceğini, döndüğünde bu gazetelerden üretilmiş sanat yapıtları görmek istediğini söylermiş.

 Bu öyküyü aktaran yazar Tom Wolf, Albers'in atölyeye geri döndüğünde çoğunlukla gazete kağıdından yapılmış katedraller, uçaklar ve gemilerle karşılaştığım ancak bir ya da iki öğrencinin gazete ile tek bir kez katlanmış bir koni ya da çadır benzeri formlar yaptığını, Albers'in de kağıdın ruhuna uygunluk açısından bunları öne çıkardığını anlatıyor.

 Bu tür bir eğitim uygulaması kuşkusuz kağıdın ruhu kadar öğretim üyelerinin siyasi eğilimlerine ve dönemin yenilikçi ruhuna da uygun düşüyordu.

 1. Dünya Savaşı sonrası dönemde, Bauhaus okulu siyasi eğilimler açısından Alman Sosyal Demokratlara daha yakındı.

 O dönemde Bauhaus tarafından yapılan çeşitli işçi lojmanları projelerinde önerilen mimari tasarımlardaki malzemeler ve işlevsel çizgiler bu siyasi görüşe koşut tasarım endişelerini yansıtıyordu.

 Tom Wolf, Bauhaus hoca/sanatçılarının A.B.D. serüvenlerini anlattığı kitabında işçi konutları inşasına yönelik sosyal demokrat eğilimli bu ekonomik tasarım stilinin Amerika Birleşik Devletleri'ne nasıl adapte edildiğini kendine has mizahi üslubuyla anlatır.

 Nazilerden kaçarak gittikleri Amerika'da birdenbire Almanya'da olduklarından çok daha ünlü olan Bauhaus ustaları aslında eski kıtada yaşarken gerçekleştirmeyi pek de ummadıklan "kibrit kutusu yalınlığındaki" bina tasarımlarının Chicago ve New York'da dev gökdelenler biçiminde hayata geçtiğini biraz da şaşkınlıkla izlerler.

 

Kuşkusuz burada ironik olan, işçi evlerinin gerektirdiği ekonomikliğe koşut düşünülmüş yalın tasarım tarzının sosyalist gorüşlere hiç de sempatiyle yaklaşmayan büyük Amerikan şirketlerinin genel merkez binalarında 'zamanın moda tasarım tarzı' haline gelmesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  KABARENİN DOĞUŞU   Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren gelişen Alman kabaresi Berlin mitolojisinde özgün ve tanımlanması zor bir rol oy...