GÖRSEL ALGIDA IŞIK
Işık
ışınlarıyla gelen uyarıcıların gözle görülüp beyne aktarılması ve daha önce
benzer objelerle tekrar uyarılıp değerlendirmesine görsel algı denir.
Işık
olmadan algı da olmaz.
Bu
yüzden herhangi bir nesneyi algılayabilmemiz için ışık kaynağından
yararlanırız.
Biz
insanlar olarak, doğada ki dünyanın gerçek yapısını üç boyutlu olarak
algılarız.
Çevremizde
bulunan bir ağaca veya bir taşa baktığımızda onun formunu, yüzeyini, dokusunu,
ışığın üzerindeki konumu ve daha birçok şeyi gözlerimizle algılayabiliriz.
Sanata
büyük katkıları olan John Berger görsel algıyla ilgili şöyle demiştir: “Görme
konuşmadan önce gelmiştir.
Çocuk
konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir.”
İnsanlar
iyi bir algıya sahip oldukları zaman çevrelerinde gördükleri bir nesneyi
çabucak algılayıp daha önce gördüğü benzer görsellerle bütünleştirebilirler.
Yapılmak
istenen bir resmin değeri, var olan ışığın konumu ve doğru açısıyla görülür ve
yerleştirilir.
Işık
hem göz için hem de görsel sanatla uğraşan biri için vazgeçilmezdir.
Işık
öğesinin sanat tarihinden günümüze kadar önemli bir konuma sahip olduğu
söyleyebilir.
Bir
nesnenin biçimini, dokusunu, rengini ve konumunu da ışıkla görürüz ve ışığın
değişken açısıyla nesnenin gölge boylarını ve açısını değiştirip
yerleştirebiliriz.
Buna
benzer örnekleri de, ışığın resimde ki tarihsel sürecine baktığımız zaman on
beşinci yüzyıldan günümüze kadar gelmektedir.
Caravaggio,
Rembrandt gibi tarihte ışığı çok iyi kullanan daha birçok sanatçının
eserlerinde ışığın ve gölgenin algısal boyutu bambaşka olup, resme farklı bir
atmosfer katmışlardır.
Işığın
olduğu yerde gölge de vardır.
Herhangi
bir cismi doğal veya yapay ışıklarla aydınlatarak resmedebiliriz.
Öğrencinin
görsel algısı da, ışığın konumu ve eser analizleri ile yapılan uygulamalarla
belli bir seviyeye ulaşmıştır.
Var
olan görselin yapısını, dokusunu ve formunu öğrenci görerek resmetme
kabiliyetine kavuşmuştur.
Görsel
algı, ışık ışınlarıyla gelen uyarıcıların gözle görülüp beyne aktarılması ve
daha önce benzer objelerle tekrar uyarılıp değerlendirmesine denir.
Çevremizde
bulunan bir ağaca veya bir taşa baktığımızda onun formunu, yüzeyini, dokusunu,
ışığın üzerindeki konumu ve daha birçok şeyi gözlerimizle algılayabiliriz.
John
Berger görsel algıyla ilgili şöyle demiştir: “Görme konuşmadan önce gelmiştir.
Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir.”
İnsanlar
iyi bir algıya sahip oldukları zaman çevrelerinde gördükleri bir nesneyi çabucak
algılayıp daha önce gördüğü benzer görsellerle bütünleştirebilirler.
Bu
araştırmadaki amaç; Görsel Sanatlar dersinde görsel algı ve ışık gölge
çalışmalarının uygulanması ile öğrencinin resim ve nesne algısını geliştirip,
resim çalışmalarına uygulamalı bir şekilde aktarabilmesidir.
Görsel
algılama da bir objeye düşünmeden baktığımız zaman aslında o objeyi göremeyiz.
Herhangi
bir objeyi görebilmemiz için onu duyularımızla hissedip beyinle algılamamız
lazım o zaman görürüz.
Görme
her zaman düşünceyle bağlantılıdır.
Düşünüp
baktığımız sürece objeyi görürüz.
Örnek;
Herhangi bir bitkiyi, çiçeği, insanı veya cansız varlıkları bütün bu nesne ve
objeleri sadece insan gözüyle görüp düşünerek onlara biçim veririz.
Bir
objeye düşünmeden baktığımız zaman o objenin varlığını bilemeyiz sadece
bakarız.
Resimde
de tamamen bu algıdan söz edebiliriz.
Eserlerin
doğru algılamasında eleştirmen olsun, bir sanatçı olsun mutlaka görme
duyularının gelişmiş olması lazım.
Ancak
o zaman bir eserin sadece bakılmaktan öte görülmesi söz konusu olur.
Görsel
algılamada ışık gölgenin yeri çok önemlidir.
Çünkü
her zaman bir objenin varlığını ancak ışığın varlığıyla hissederiz.
Işığın
olduğu yerde mutlaka gölgede vardır.
Resim
sanatı tarihinde çok sayıda sanatçının resimlerinde hep ışık gölgenin varlığı,
ışık gölgenin resimlerde kullanılmış olması sayesinde nesnelerin ve figürlerin
resmin geneli ile uyumlu bir bütünlük oluşturduklarını görürüz.
Nicel
araştırma yöntemlerinin kullanıldığı bu araştırmanın örneklemini, İstanbul’da
güzel sanatlar lisesinde okuyan öntest-sontest çalışmasına tabi tutulan 35
öğrenci oluşturmuştur.
Çalışma
öncesinde İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden gerekli izin alınmış, uygulamanın
yapılacağı okulun müdürü ve Görsel Sanatlar dersi öğretmenleri ile görüşülerek
verilerin toplanmasına başlanmıştır.
İlk
derste öğrencilerle öntest sınavı yapılmıştır.
Daha
sonra öğrenciler A ve B olmak üzere iki ayrı gruba ayrılmıştır.
A
grubuna hiçbir şekilde müdahale edilmeksizin sadece öntest ve sontest
sınavlarına girmiştir.
B
grubu ise kontrol grubu olup, sunum ve görsel algının gelişimine yönelik eser
örnekleri gösterilip, daha sonra uygulama çalışmaları yapılmıştır.
Sontest
uygulaması B grubu öğrencileri ile yapılarak A-B grubu arasında ki fark
değerlendirilmiştir.
Öğrenciler
uygulama sırasında yaptığı çalışmalar değerlendirilirken, bir önceki sunum
aşaması ve görsellerde öğrendikleri teknikeri uygulayarak çalışmalar
üretmiştir.
Araştırmada
kullanılan kaynaklar, uygulamalı araştırma yöntemi ve eser örneklerinden
yararlanmıştır.
Veriler
Görsel Sanatlar dersi sırasında iki ders sürecinde toplanmıştır.
Algı,
öğrencinin kişilik özelliklerini görme becerisi açısından önemli bir araç
olduğu gibi, öğrencinin ortaya çıkardığı resim ile görünen objeyi
bütünleştirebilmesidir.
Işık
gölgenin hakim olduğu sanatçı resimlerinde ki eserler gözlemlenerek form ve
biçimin resimdeki halini kavrayabilmişlerdir.
ışığın
gücüyle, algısal boyutu çözümleyip herhangi bir nesne veya bir resim elemanı
olsun ışık, göz, beyin üçlüsüne dayanarak en iyi şekilde algılayabilme
yeteneğine kavuşmuşlardır.
Araştırma
kapsamında B grubu öğrencilerin yaptığı eser analizleri ile resmettiği düzenek
çalışmalarıyla ışık-gölgenin algılanması resmettiği çalışmalara yansımıştır.
Öğrencilere
eser incelerken, “sizce yapılmak istenen bir resminde sanatçı, resmin algısal
boyutuna mı önem verir yoksa ışığın konumuna mı?” sorusu yöneltilmiş ve
öğrencilerle tartışmalı ve farklı açıklamalarla kendilerini ifade etmişlerdir.
Bazı
öğrencilerin yorumları şu şekildedir.
-“Bir
resmi yapabilmek için önce ortamının olması gerekir ve daha sonra obje
algılanır ve resim yapılır”
-“Işık
resimde ki en önemli kaynak olduğu için ışık olmadan resim olmaz ”
-“Mesela
o resimlere bakınca çizilen bir objenin ışıkla yansıtıp kendim görerek
çizebilirim”
Işık
gölge çalışmaları öğrencinin algılama yeteneğine göre farklılık göstermektedir.
B
grubu öğrencilerle yaptığımız uygulama etkinliğinde öğrencilere karanlık
ortamda daha önce belirlenmiş birkaç obje örneğini öğrencilerin görebileceği
farklı açılardan ışıklandırılmıştır.
Öğrencilerden
bu anlık görüntülerin algılanması istenmiştir.
Daha
sonra farklı açılardan algılanan objeler çizilmişti
Öğrenci
çizim yaparken seçtiği açı ve objenin çeşitliliğine göre yapılan çizimlerde
farklılık göstermektedir.
Resimlerin
geneline bakılacak olursa koyu yapılan çalışmalar daha baskın olduğu
görülmektedir.
Açı
olarak arkadan gelen bir ışığın gölge açısını ve ışığı doğru bir şekilde
görebiliriz.
yapılan
obje çalışması daha çok klasik resim anlayışında ki ışık gölge kompozisyonlarda
olduğu gibi sol veya sağ üst köşeden gelen ışık yardımı ile çizilmiştir.
İzleyende
olumlu etki bırakan bu kompozisyon anlayışı en çok tercih edilen açı olmuştur.
Daha
çok iç mekânda ve doğal ışık kaynağından uzak karanlık bir ortamın el feneri,
mum ve floresan gibi farklı ışık kaynaklarıyla aydınlatılmasıdır.
Yapay
ışık kaynaklarını en çok Barok dönemi ressamları kullanmışlardır.
Şiddetli
ışık gölge kompozisyonlar kurarak farklı kompozisyon anlayışları
oluşturmuşlardır.
Bu
dönem ressamları yaptıkları resimlerde kaynağından belirsiz bir şekilde
resimler yapmışlardır.
(obje
çalışmasında öğrenci, kaynağından belirsiz bir ışık gölge anlayışıyla çalışmayı
yapmıştır.
Yapmış
olduğu kompozisyon diğer çalışmalara göre farlı tonlama özelliğine sahiptir.
Önden
gelen ışık ile arkada ki koyuluğu destekleyerek farklı ve sert bir kompozisyon
oluşturmuştur.
Burada
ise öğrenci sunum aşamasında barok dönemin kompozisyon anlayışından
esinlendiğini söyleyebiliriz.
Son
olarak ışık anlayışı da Barok dönemi resim anlayışını aratmayacak bir
kompozisyon yapmıştır.
Kaynağı
belli olmayan yandan gelen ışık anlayışı ile çizim yapılmış ve yapay
koyuluklarla objeye farklı bir atmosfer verilmiştir.
Kendine
has çizgisi olan öğrencinin algılama boyutu ile çizimi diğer öğrencilerden
farklı bir şekilde yapılmıştır.
Yapılan
uygulama sonucunda, öğrencilerin görsel algılama ve ışık gölge çizimlerinin
geliştiği görülmüştür.
Bu
çalışma, resim sanatında önemli bir yere sahip olan göz, ışık ve algının
kompozisyon anlayışlarında önemli bir katkısı olduğu görülmüştür.
Yapmış
oldukları uygulama çalışmalarıyla sanat eğitiminde ışık gölge ustalarını
tanıyarak, farlı kompozisyon anlayışlarını çözümlemiş ve görme becerilerinin
geliştiği görülmüştür.
Algı
ve sanat kuramının görsel Sanatlar dersinin müfredat programı içerisinde yer
alması için gerekli düzenlemelerin yapılması önerilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder