3 Aralık 2022 Cumartesi

 KARA ÖLÜM VE AVRUPA SANATI - 3

 

Cüzzam ve Veba Sanatı

 

14. yüzyıl veba salgınıyla birlikte sanat ölüme odaklanır.

 Özellikle toplu ölümle ilgili sınırsız bir sembolizm gelişir.

 Ortaçağ sanatı gibi bunun da kaynağı Hristiyanlığın kutsal kitapları ve ilahiyatıdır.

 Ancak bu sembolizmi kuran hayal gücü ve onu yaratan alegorik ifade o kadar yaratıcıdır ki kutsal kaynaklarından kopmaya başlar.

 İsa'nın, havarilerinin, azizlerinin, Meryem'in kullara gösterdiği şefkatin, merhametin, hamiyetperverliğin tasvirleri değildir artık.

 Ortaçağın Hristiyan sanatı gibi Bizans ikon sanatının bir türevi değildir.

 Tapılacak kutsal tasvirler değildir.

 İncil'de kaydedilen kıyametle ilgili, cehennemle ilgili meselleri resmetse de, bunlar artık ilahi temsiller değildir.

Yukarda değinilen zamanın kültürel dönüşümüne ayak uydurarak dinden sanata devrolmuşlardır.

Sanatın kiliseden müzelere devrolması da aynı zamanlarda başlar.

1348'de Avrupa'daki veba salgını baş gösterdiğinde henüz 12. yüzyıldan beri sürüp gelen cüzzam salgınının etkileri son bulmuş değil.

 Dolayısıyla veba sanatının öncesinde bir “cüzzam sanatı” var.

 Ve ilkinin hem nasıl bu cüzzam sanatından koptuğuna hem de nasıl onu sürdürdüğüne bakmak için veba öncesi estetiğe değinmek gerekiyor.

 

Cüzzamın Çirkinlik Sanatı

 Veba "ölüm sanatı" olarak tanımlanabilirse,  cüzzam da "çirkinlik sanatı" olarak tanımlanabilir.

Gerçekten de çirkindir cüzzam: çıbanlar; yaralar; dökülen deriler; fırlayan damarlar; çürüyen burunlar, dudaklar, parmaklar; sakatlıklar...

 Bu yüzden tecrit edilir cüzzamlılar ama vebalılar gibi lanetlenmezler.

 Aksine Hristiyanlık onlara şefkat, merhamet gösterir.

 Cüzzamlıları himaye eder.

 Bunun için kilise ve manastırlara bağlı özel hastaneler yapılır.

 Osmanlı toplumunda da cüzzamlılar, cüzzamhane denilen “miskinler tekkesi”nde ya da “miskinler dergâhı”nda korunurlar.

 Cüzzam sanatında İsa'yı, Meryem'i, havarileri ve azizleri, İncil'de de anıldığı gibi, hep hastalara şifa dağıtırken, mucizeleriyle onları sağaltırken görüyoruz.

"Sanatta ve Edebiyatta Cüzzam" adlı çalışmasında Grön, cüzzam hamisi 10’dan fazla aziz sayıyor.

 Ne var ki, cüzzam konusunda en önde gelen aziz, St. Antonius.

15. yüzyıldan itibaren birçok ünlü Batı sanatçısı, Antonius'un Şeytan-Kraliçe tarafından baştan çıkarıldığı efsaneye kapılmış:

 Schongauer, Cranach, Michelangelo, Bosch, Grünewald, Huys, Corinth, Ernst, Dali...

  Grünewald'ın hayranlık uyandıran Isenheim Altarı'nda tablo St. Antonius'la birlikte bir cüzzamlıyı da resmediyor.

 Bir de tabii Bosch'un muhteşem Aziz Antonius'un Baştan Çıkış triptiğini kaydetmek gerekir.

 Cüzzam resimlerinde şifa arayan figürler de genellikle İncil'de rastlanan ilahi kimseler: Eyüp ve Lazarus.

 Eyüp, Tanrı'nın buyruğuyla İblis'in mahvettiği bir peygamber.

 Sonunda cüzzam oluyor, ama Tanrı'nın ihsan ettiği şifalı sularla yıkanarak ölümden kurtuluyor.

 Lazarus ise bir aziz.

 Onu da ölümünden dört gün sonra İsa diriltiyor.

 Lazarus'un cüzzamla ilişkisi, asıl, 11. yüzyılda, "Kutsal Topraklar"ı Müslüman güçlerden almak amacıyla düzenlenen Haçlı Seferleri’nden sonra efsaneleşiyor.

 Kutsal topraklarda cüzzama yakalanan Hıristiyanlardan, St. Lazarus Şövalyeleri tarikatı kuruluyor.

Ve cüzzamdan çürüyüp canavarlaşmış bu şövalyeler Haçlı ordularına katılıyor.

"Yaşayan Ölüler" olarak anılıyorlar.

Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran Selahaddin Eyyübi de, düşman savaşçılar olmasına rağmen bunlardan hayatta kalanlara şefkat ve merhamet gösteriyor.

 Sonuçta, dinler, özellikle Hristiyanlık cüzzamı bir kader-i ilahi gibi değerlendiriyor.

 Sanki cüzzama yakalanmak kutsal bir hadise.

 Cüzzam sanatı da bu inanç üzerine kuruluyor.

 Grön, İsa'nın bile cüzzamlı olarak tasvir edildiği 13. yüzyıla ait bir rölyeften bahsediyor.

 Grünewald'ın ünlü Isenheim Altarı'ndaki İsa da cüzzam belirtileri taşıyor.

 Bir rahip ve bir Carl Jung takipçisi olan Eugene Monick, Grünewald'ın  İsa Bedeninde Kötülük, Cinsellik ve Hastalık kitabında İsa'nın daha çarmıha gerilmeden cüzzam nedeniyle bir iç ölüm yaşadığını öne sürüyor.

 İsa'nın böylece, “bütün insanlığın işlediği günahı üstlendiğini”, Grünewald'ın da “çirkinliği, iblisliği ve kötü kaderi, Tanrı'nın imgesi olan bir insanın imgesinde birleştirdiğini” söylüyor: “İsa hem güzelliği hem de ona karşıt olan çirkinliği barındırıyor”.

Umberto Eco, Çirkinlik kitabında, antik Yunan estetiğinin çirkinliği güzelliğin karşıtı gibi gördüğünü yazıyor.

 Nasıl etikte kötülük, iyiliğe ters ise, estetikte de çirkinlik güzelliğin zıttı;  "güzelliğin cehennemi".

 

Güzel olan armonik, geometrik ve aritmetik (orantılı ve ölçülü), antropomorfik:

 İdeal insan formunu örnek alıyor.

 Çirkinlik, güzelliğin bu ilkelerinin bozulmasından doğuyor.

 Cüzzam ise yamuk yumuk suratlarla, fışkıran damarlarla, çürük-kopuk uzuvlarla, iğrenç yaraları ve dökülen derileriyle bu bozulmanın doruğu.

 Ama artık güzelliğin tersi değil.

 Cüzzam sanatında çirkinlik, başlı başına bir estetik oluşturuyor.

 Bir anlamda güzellikten özerkleşiyor.

 Çirkinliğin güzelliği oluyor.

 Bunda tabii İncil'in cüzzamı esirgemesinin, onu bir şer kaynağı olarak lanetlememesinin etkisi var.

 Ama Kara Ölüm'le birlikte işler tersine dönecek.

 Cüzzam resimleri çok eskiye dayanıyor.

Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte cüzzam tasvirleri de görülmeye başlıyor.

 rön, 3. yüzyıla kadar giden cüzzam fresklerinden bahsediyor.

 Ama cüzzam sanatı asıl Rönesans'la gelişiyor.

 Çirkinliğin 'özerkleşmesi' ve ayrıca veba resminin yayılmasıyla başlıyor.

14.-16. yüzyıllar arası İtalyan ve Alman sanatının, nadiren de Felemenk sanatının ustaları hep cüzzamla uğraşmışlar.

İlk örnekler, Rönesans'ın kurucusu olarak anılan Giotto'nun okuluna kadar gidiyor.

 Bu okuldan, Taddeo Gaddi'nin St. Dominicus'un Mucizesi (1366), Oreagna'nın Ölümün Zaferi (1340), cüzzamlılarla, onlara mucizeleriyle şifa veren azizleri resmediyor.

 Masaccio (1401-1429) Gölgeleriyle Hastalara Şifa Veren Aziz Petrus ve Aziz Yuhanna tablosunu boyamış, Boticelli de (1445-1510) Cüzzamlının Kurban Edilmesi'ni.

 Michelangelo da, Schongauer'in bir ahşap baskısının pentürünü yapıyor.

 Grön'e göre Alman sanatçılardan cüzzamla ilgilenenler Van Eyck (1390-1441) okuluna kadar gidiyor.

 Holbein'ın, Aziz Elizabeth'in cüzamlılara yiyecek, içecek dağıttığı bir resmi var (1516) .

 Dürer'in bir resminde de, havariler Yuhanna ve Petrus bir cüzzamlıyı tedavi ediyor (1513).

 Dürer'in arkadaşı ve öğrencisi Hans Burgkmair'in Kayzer Maximilian'ın siparişi üzerine yaptrığı azizlere ait 199 pentürden en az 12'si cüzzamlıları resmediyor.

 Alman sanatçılar arasında Grünewald'ın şaheseri Isenheim Altarı'na değinmiştik.

 Rembrandt ve Rubens de Felemenk okulundan cüzzam boyayanlar arasında.

Bu arada, Kariye Camii’nde İsa'nın mucizelerini tasvir eden mozaikler arasında da cüzzam tedavisiyle ilgili olan biri var.

 Sercan Keykubatlı'ya göre bu sahneyle ilgili öykü şöyle: “İsa dağdan inince büyük bir kalabalık O’nun ardından gitti. 

Bu sırada cüzzamlı bir adam yaklaşıp, ‘Ya Rab, istersen beni temiz kılabilirsin’ diyerek O’nun ayaklarına kapandı.

İsa elini uzatıp adama dokundu,  ‘İsterim, temiz ol!’ dedi.

Adam anında cüzzamdan temizlendi.”

 Grön'de de “14. yüzyıla ait olduğu söylenen” Kariye Camii'ne ait başka bir cüzzamlı mozaiğine değiniliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  KABARENİN DOĞUŞU   Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren gelişen Alman kabaresi Berlin mitolojisinde özgün ve tanımlanması zor bir rol oy...