2 Aralık 2022 Cuma

 ÖZERKLİĞİN ESTETİĞİ - 4

 

Yeryüzü Savunması

 1970’lerin ikinci yarısında, çevre hareketi de kent merkezli toplumsal adalet mücadeleleriyle birleşmeye başlayacaktır.

  Toplumsal ekoloji fikrinin kurucularından Murray Bookchin’in Our Synthetic Environment kitabı 1962’de, “Ekoloji ve Devrimci Düşünce” başlıklı metni 1965’te yayınlanmıştır.

 Bookchin 1960’ların sonunda New York’un işçi sınıfı semtlerinden Lower East Side’da yaşamaktadır ve aynı bölgede faaliyet yürüten Black Mask kolektifiyle ve anarşist gruplarla iç içedir.

 Ancak 1960’ların yerleşik sol hareketleri ekoloji fikriyatını genel olarak depolitize ve mistik bulur, öncelikli olarak iş ve aş derdindeki işçi sınıfının çıkarlarıyla pek bağdaşmadığını düşünürler.

 Oysa bu dönemde “çevre sorunu” artık resmî ortamlarda da telaffuz edilmektedir: Hükümet kurumları tarafından finanse edilen World Wide Fund For Nature (WWF) 1961’de kurulmuştur; 1970’te Birleşmiş Milletler 22 Nisan gününü “Yeryüzü Günü” ilan eder; 1970’lerin başında Avustralya, Kanada, Yeni Zellanda ve Britanya’da ilk Yeşil Parti’ler kurulur.

Ama devrimci ekoloji fikrinin radikal pratiğe yansıması, ancak 1970’lerin ortalarında olur.

 1971’de kurulan ve ilk zamanlarında pasif direnişin yanı sıra doğrudan eylem anlayışını da benimseyen Greenpeace, kısa süre sonra bürokratikleşir, lobi faaliyetleri ile bağış kampanyalarına odaklanır ve radikal damarını kaybeder.

Amerikalı anarşist yazar Edward Abbey’nin, çevreye zarar veren endüstrilere karşı sabotaj eylemleri düzenleyen bir grubu anlattığı Monkeywrench Gang (İngiliz Anahtarı Çetesi, 1975) adlı romanıyla birlikte, “ekotaj” (ekolojik sabotaj) kavramı çevre hareketinin gündemine girer ve bu tarihten başlayarak, bilim, gıda, giyim, inşaat ve turizm endüstrilerini hedef alan, otonom hücreler halinde örgütlenen sabotaj grupları ortaya çıkar.

 Nükleer santral ve baraj yapımlarıyla, sanayi atıklarıyla yok olan nehirler ve ormanlar, kentleri saran kirlilik, yol inşaatları için el konan topraklar ve yerinden edilen insanlar, yeryüzü savunmasının salt “doğal yaşamı koruma”ya yönelik olmadığını gösterecektir.

 Aynı dönemde yükselen nükleer-karşıtı hareket ve yol inşaatı protestoları, radikal ekolojinin daha geniş kesimlere yayılmasını sağlar.

 1980’de ABD’de kurulup Britanya’ya da yayılan Earth First!, sabotaj eylemleri gerçekleştirmenin yanı sıra, 1990’ların bitiminde yaygınlaşacak Forum benzeri buluşmaların da tohumlarını atacaktır: Hem sanat etkinliklerinin düzenlendiği, hem de eylemcilerin baraj yapımlarını veya ormanların yok edilmesini engellemek üzere kamp kurdukları Round River Buluşmaları, hareketin tabanını genişletir.

Küreselleşme-karşıtı harekete damgasını vuracak “karnaval-protesto”ların ilk nüvelerini taşıyan, sanatçılar öncülüğündeki Reclaim the Streets hareketi, Earth First!’ün açtığı yolda ilerleyecektir.

Çevre sanatı (environmental art), arazi sanatı (land art), yeryüzü sanatı (earthwork) gibi akımlar da, 1960’ların sonunda ortaya çıkar.

1969’da Cornell Üniversitesi’nde Robert Smithson, Dennis Oppenheim, Robert Morris, Hans Haacke gibi sanatçıların bu alandaki çalışmalarını biraraya getiren Earth Art sergisi açılır.

 Eleştirmenlere göre çevre sanatının gelişmesinde 1960’ların politik ve toplumsal ortamı etkili olmuştur: “[ABD’de] giderek daha fazla sayıda insan geleneksel değerleri, ve Vietnam’la, ırk ayrımıyla, kadınların konumuyla ve çevreyle ilgili hükümet politikalarını sorgulamaya başlamış”, sanatçılar “bakışlarını doğaya çevirerek, onun yaşam yaratan güçlerini bambaşka sanat formları yaratmak üzere yorumlamışlardır”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  KABARENİN DOĞUŞU   Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren gelişen Alman kabaresi Berlin mitolojisinde özgün ve tanımlanması zor bir rol oy...