ÖZERKLİĞİN ESTETİĞİ - 4
Yeryüzü Savunması
1970’lerin ikinci yarısında, çevre hareketi de
kent merkezli toplumsal adalet mücadeleleriyle birleşmeye başlayacaktır.
Toplumsal ekoloji fikrinin kurucularından
Murray Bookchin’in Our Synthetic Environment kitabı 1962’de, “Ekoloji
ve Devrimci Düşünce” başlıklı metni 1965’te yayınlanmıştır.
Bookchin 1960’ların sonunda New York’un işçi
sınıfı semtlerinden Lower East Side’da yaşamaktadır ve aynı bölgede
faaliyet yürüten Black Mask kolektifiyle ve anarşist gruplarla iç
içedir.
Ancak 1960’ların yerleşik sol hareketleri
ekoloji fikriyatını genel olarak depolitize ve mistik bulur, öncelikli
olarak iş ve aş derdindeki işçi sınıfının çıkarlarıyla pek bağdaşmadığını
düşünürler.
Oysa bu dönemde “çevre sorunu” artık resmî ortamlarda
da telaffuz edilmektedir: Hükümet kurumları tarafından finanse
edilen World Wide Fund For Nature (WWF) 1961’de kurulmuştur; 1970’te
Birleşmiş Milletler 22 Nisan gününü “Yeryüzü Günü” ilan eder; 1970’lerin
başında Avustralya, Kanada, Yeni Zellanda ve Britanya’da ilk Yeşil
Parti’ler kurulur.
Ama devrimci ekoloji fikrinin radikal pratiğe
yansıması, ancak 1970’lerin ortalarında olur.
1971’de kurulan ve ilk zamanlarında pasif
direnişin yanı sıra doğrudan eylem anlayışını da benimseyen
Greenpeace, kısa süre sonra bürokratikleşir, lobi faaliyetleri ile bağış
kampanyalarına odaklanır ve radikal damarını kaybeder.
Amerikalı anarşist yazar Edward Abbey’nin, çevreye
zarar veren endüstrilere karşı sabotaj eylemleri düzenleyen bir grubu
anlattığı Monkeywrench Gang (İngiliz Anahtarı Çetesi, 1975) adlı romanıyla
birlikte, “ekotaj” (ekolojik sabotaj) kavramı çevre hareketinin gündemine girer
ve bu tarihten başlayarak, bilim, gıda, giyim, inşaat ve turizm endüstrilerini
hedef alan, otonom hücreler halinde örgütlenen sabotaj grupları ortaya
çıkar.
Nükleer santral ve baraj yapımlarıyla, sanayi
atıklarıyla yok olan nehirler ve ormanlar, kentleri saran kirlilik, yol
inşaatları için el konan topraklar ve yerinden edilen insanlar, yeryüzü
savunmasının salt “doğal yaşamı koruma”ya yönelik olmadığını
gösterecektir.
Aynı dönemde yükselen nükleer-karşıtı hareket ve
yol inşaatı protestoları, radikal ekolojinin daha geniş kesimlere yayılmasını
sağlar.
1980’de ABD’de kurulup Britanya’ya da
yayılan Earth First!, sabotaj eylemleri
gerçekleştirmenin yanı sıra, 1990’ların bitiminde yaygınlaşacak Forum benzeri
buluşmaların da tohumlarını atacaktır: Hem sanat etkinliklerinin
düzenlendiği, hem de eylemcilerin baraj yapımlarını veya ormanların yok
edilmesini engellemek üzere kamp kurdukları Round River Buluşmaları,
hareketin tabanını genişletir.
Küreselleşme-karşıtı harekete damgasını vuracak
“karnaval-protesto”ların ilk nüvelerini taşıyan, sanatçılar öncülüğündeki Reclaim the
Streets hareketi, Earth First!’ün açtığı yolda ilerleyecektir.
Çevre sanatı (environmental art), arazi sanatı (land
art), yeryüzü sanatı (earthwork) gibi akımlar da, 1960’ların sonunda ortaya
çıkar.
1969’da Cornell Üniversitesi’nde Robert Smithson,
Dennis Oppenheim, Robert Morris, Hans Haacke gibi sanatçıların bu alandaki
çalışmalarını biraraya getiren Earth Art sergisi açılır.
Eleştirmenlere göre çevre sanatının gelişmesinde
1960’ların politik ve toplumsal ortamı etkili olmuştur: “[ABD’de] giderek
daha fazla sayıda insan geleneksel değerleri, ve Vietnam’la, ırk ayrımıyla,
kadınların konumuyla ve çevreyle ilgili hükümet politikalarını sorgulamaya
başlamış”, sanatçılar “bakışlarını doğaya çevirerek, onun yaşam yaratan
güçlerini bambaşka sanat formları yaratmak üzere yorumlamışlardır”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder